-
1 tuz
tuz Salz n;-e tuz ekmek salzen A;-e tuz biber ekmek stärker würzen A, Salz und Pfeffer tun zu;tuz ekmek hakkı (Erweisung f von) Dankbarkeit f;tuz(la) buz etmek kurz und klein schlagen;tuzla buz olmak fig in die Binsen gehen;tuzu kuru anspruchslos; in gesicherten Verhältnissen;-in tuzu biberi das Tüpfelchen auf dem i;-in tuzu biberi yerinde fam fig alles in Butter -
2 ekmek
1. vt1) säenekmeden biçilmez ( prov) ohne Fleiß kein Preisrüzgâr eken fırtına biçer ( prov) wer Wind sät, wird Sturm ernten2) anpflanzen; (sebze \ekmek) anbauentarlayı \ekmek das Feld [o den Acker] bestellen3) ( serpmek) streuenyemeğe tuz/biber \ekmek Salz/Pfeffer auf Essen streuenbirini \ekmek jdn hängen [o sitzen] lassenbirini \ekmek überholen1) Brot ntbir somun \ekmek ein Laib Brotbirinin ekmeğine yağ sürmek ( fam) Wasser auf jds Mühle gießenekmeğini kazanmak sich sein Brot verdienen, sich seinen Lebensunterhalt verdienen
См. также в других словарях:
tuz biber ekmek — (bir şeye) üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yaraya tuz biber ekmek — bir derdin acısını çoğaltmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzerine tuz biber ekmek — üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstüne tuz biber ekmek — üzüntüyü, kusuru artıracak durum yaratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuz — is., kim. 1) Kokusuz, suda eriyen, yiyecekleri korumada ve tatlandırmada kullanılan billursu madde 2) Bir asitteki hidrojenin yerini bir bazın almasıyla oluşan birleşim, sodyum klorür (NaCl) Birleşik Sözler tuz ekmek düşmanı tuz ekmek hakkı tuz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmek — 1. i, er 1) Bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmek 2) Toprağı ekip biçmek için kullanmak Ancak senede otuz dönüm ekebiliyor. M. Ş. Esendal 3) e Serpmek Yemeğe biber ekmek. 4) mec. Bir şeyin başlamasına yol açacak sebepleri… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzerine — zf. 1) Üstüne 2) Hakkında Dil üzerine bir yazı. 3) ... den dolayı Onun gelmesi üzerine ortalık düzeldi. Bu söz üzerine herkes rahat etti. 4) ... den sonra Bunca hazırlık üzerine yola çıkmamak insanı üzer. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yara — is. 1) Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik Mendilimi bir çatkı şekline sokarak başıma, yaramın üzerine sardım. R. H. Karay 2) Bir şeyin iç veya dış yüzünde herhangi bir etki ile oluşan ve tehlikeli olabilen oyuk, gedik,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
banmak — i, e, ar Katı bir şeyi sulu veya tuz, biber vb. toz durumundaki maddelerin içine batırıp çıkarmak, bandırmak Kahvaltımı önüme serer / Reçele ekmek banar, yerim. B. Necatigil … Çağatay Osmanlı Sözlük
Грамматика турецкого языка — Турецкий язык относится к агглютинативным (или «приклеивающим») языкам и, тем самым, существенно отличается от индоевропейских. Содержание 1 Морфология 1.1 Гармония гласных 1.2 Число … Википедия